Türkiye’nin terörle uğraşında tarihi bir eşik olarak bedellendirilen “Terörsüz Türkiye” süreci, sadece siyaset sahnesinde değil, şehit ailelerinin yüreğinde de umutla karşılık buldu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim 2024’te yaptığı tarihi davet sonrası, İmralı’da yapılan temasların akabinde PKK’nın kendini feshettiğini açıklaması, Türkiye’nin uzun yıllardır süren terörle gayretinde yeni bir sayfa açtı.
Bu sürece en manalı dayanaklardan biri ise, 16 Ağustos 2018’de ağabeyi şehit düşen Zülküf Yılmaz’dan geldi.
ŞEHİT KARDEŞİNDEN TERÖRSÜZ TÜRKİYE SÜRECİNE DESTEK
Zülküf Yılmaz, ağabeyi şehit olduğu vakit toprağa kendi eliyle verirken toprağa düşen en son kişinin ağabeyi olsun diye dua ettiğini söyledi.
Sonraki süreçte yeniden şehitler gelmeye devam ettiğini belirten Yılmaz, üzücü ve bu acıyı yaşayanın bildiğini söyledi.
“SÜRECİ BALTALAMAK İSTEYENLER VAKİTLE YOK OLACAK”
Yılmaz, vefatın her türlüsü acı olduğunu söyleyerek, “Bu topraklar vefata, acıya, bu makus vaziyete razı olmamalı. O denli düşünüyorum. Bir yerde bu makus vaziyetin kırılması gerekiyor. Bunun için de başkan Devlet Bahçeli’nin büyük bir çıkışı, Recep Tayyip Erdoğan’ın dik duruşu, bu sürecin başka süreçlerden farklı işleyeceği konusunda, baltalanacağını düşünmüyorum. İnsanların telaşları, şehit ailelerinin, Türk milliyetçilerinin de telaşları var.
Bu süreci baltalamak isteyenler, PKK’nın silah bırakmasını istemeyen, gerek dış, gerek iç mihraklar, PKK’nın üzerine beslenenler yahut şehitlerin kanı üzerinde beslenen kümeler var. Bu kümelerin bu süreçle yok olacaklarını, tarihin tozlu sayfaları ortasına gideceği kanısındayım. Bunlarda kaybolmamak için her türlü çabayı vereceklerdir” dedi.
“PKK’NIN BİR BARIŞ BORCU VAR”
PKK’nın daha öncede silah bıraktığını, kendini feshettiğini açıkladığını hatırlatan Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ama her seferinde bir mazeret ile bu süreç baltalandı. PKK’nın Türkiye Cumhuriyetine, hatta Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan Kürtlere bir barış borcu var. Bu barış borcunu ödemesi gerekiyor. Recep Tayyip Erdoğan’ın, AK Parti hükümetlerinin Kürtlerle ilgili yapmış olduğu açılımlar vardı. Kürtçe seçmeli dersler, TRT6, tabelalar, devletin resmi kurumlarına Kürtçe yazılar. O gün için büyük bir ihtilaldi. O süreçte PKK buna karşılık ne verdi? Tekrar şiddetti tercih etmişti. Sur olayları, Nusaybin, Cizre’deki olaylar hafızalarda. Bundan ötürü PKK’nın bir barış borcu var.
Bir yerde bu sorunun bitmesi de gerekiyordu. İnsanları bazen anlamakta zorluk çekiyorum. Diyorlar, ‘Sen bir şehit yakınısın. Nasıl PKK’nın silah bırakmasını’ PKK’yı zati bitirmek istemiyor muyduk. Kolluk kuvvetlerimiz niye uğraşıyordu, PKK’yı bitirmek için. Bugün PKK ben bittim diyor. Bunu baltalayanların, istemeyenlerin şehit ailesi olmaması gerektiğini düşünüyorum. PKK silah bıraktı, çok şükür bu beladan kurtulduk diye düşünmesi gerekiyor.”
“DEVLET BEYEFENDİSİ ANLAMAK GEREKİYOR”
“Bir şeyleri görmeden karar vermek bence bu süreci baltalar” diyen Yılmaz, “Bir görelim. PKK silahını mı bıraktı, göreceksin. Sonraki etaplar reaksiyon göstermemiz gereken yerler olacaksa o vakit göstermemiz gerekiyor. Devlet sistemleri işliyor, devletin bir aklı vardır. Devlet Beyefendisi anlamak gerekiyor. Tahminen de artık hiçbir evladım ölmesin diyor. Şahsen tanırım, daima bir baba şefkatiyle, büyük şefkatiyle yaklaşır.
Biz her vakit deriz, en büyük şehit ailesi kimdir Devlet Bahçeli’dir. Binlerce evladını toprağa verdi. O acıyı içine gömerek ben bu süreci bitireceğim, PKK kendini lav edecek dedi. İçeride safı kuvvetli tuttuğun vakit şunu gördük, Türkiye Cumhuriyetinden korkuluyor. Zira Türkiye Cumhuriyeti içindeki sorunu çözüyor ‘Terörsüz Türkiye’ ile. Benim sırtımda artık bir kamburum, yüküm yok” ifadelerini kullandı.
“MÜSLÜMAN COĞRAFYASININ TEK ÜMİDİ ŞU AN TÜRKİYE”
Yılmaz, konuşmasını şöyle tamamladı:
“PKK ile gayrete aktarmış olduğum maddi kaybımı artık tahminen çelik kubbeye yatıracağım, savunma sanayime yatıracağım. Bu coğrafyada yapmış olduğum ağabeylik tahminen de herkese örnek olacak. Müslüman coğrafyasının tek ümidi şu an Türkiye. O denli yada bu iş bitecekti. Bugün, ya da yarın. Çocuklarımız, ya da torunlarımız bir sabah uyandığında üzerine bomba yağmış olmasın. Beşerler bu acıyı anlayabilsin diye şöyle anlatayım.
Rahmetli ağabeyimin küçük oğlu Ahmet dedi ki; “Amca evlendiğim vakit çocuğumu okula ben götürüp, ben alacağım.’ Bunun ne demek olduğunu anlayamazsınız. Çocuk, her okul çıkışında babasını aradı. Zira öbür veliler çocuklarını almaya gelirken o, okul servisine biniyordu. Babası onu alamıyordu. Ve bunu söyleyen çocuk 10 yaşında. 10 yaşındaki çocuğun şu an yapması gereken bilimdir, oyundur. Lakin 10 yaşındaki bir çocuğun terörle tanışması kadar acı bir şey olmaz. Bu çocuk babası öldürüldüğü vakit 3 yaşındaydı, artık 10 yaşında. 7 yıldır babasız.”
News
