DOLAR 34,1171 0.27%
EURO 38,1586 0.23%
ALTIN 2.878,051,74
BITCOIN 2147533-0.63358%
İstanbul
22°

HAFİF YAĞMUR

20:32

YATSIYA KALAN SÜRE

Cinsel hastalıklardan korunma rehberi: Bulaşıcı hastalıkların tedavisi

Cinsel hastalıklardan korunma rehberi: Bulaşıcı hastalıkların tedavisi

ABONE OL
Eylül 20, 2024 15:12
Cinsel hastalıklardan korunma rehberi: Bulaşıcı hastalıkların tedavisi
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Büşra Yıldız

Cinsel yaşam insan hayatının bir parçası olarak nitelendirilmektedir.

Genel sağlığımızın da büyük bir parçasını oluşturan cinsel sağlık, tabular nedeniyle çok konuşulmamaktadır.

Cinsel münasebet sırasında ve sonrasında neler yapılması gerektiğinin eğitimini almayan veya temizliğine dikkat etmeyen kişiler, birçok hastalıkla karşı karşıya kalmaktadır.

CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLAR

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH), cinsel ilişki yoluyla bulaşan enfeksiyonlardır ve dünya genelinde yaygın bir sorundur.

Bu hastalıkların erken teşhis edilememesi durumunda bağışıklık sisteminde ciddi hasarlar meydana gelebilir.

Sizler için bu hastalıkları, belirtilerini ve tedavi yöntemlerini, Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan bilgilerle derledik.

BU HASTALIKLARIN SEBEPLERİ NELERDİR

Birçok bakteri, virüs, mantar, parazit cinsel yolla bulaşan hastalıklara neden olur. Bu hastalıkların görülme sıklığı bütün dünyada hızla artmaktadır.

Bunun nedenleri; Özellikle gelişmekte olan ülkelerde cinsel eğitim programlarının yetersizliği, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde cinsel ilişki yaşının küçülmesi, özellikle evlilik dışı ve/veya öncesi cinsel ilişki ve dolayısıyla cinsel eş sayısındaki artış, seyahat imkanlarının yaygınlaşması , cinsel davranışlardaki değişiklikler, kondom dışı doğum kontrol yöntemlerinin kullanımında artış, antibiyotiklere direnç nedeniyle tedavide rastlanan zorluklar olarak sıralanabilir.

SIK GÖRÜLEN CİNSEL HASTALIKLAR

HIV/AIDS
(Human Immmunodeficiency Virus), Türkçede İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü olarak adlandırılan bir hastalık etkenidir. Virüs insan bağışıklık hücrelerine nüfuz ederek bağışıklık sistemini zayıflatır ve fırsatçı enfeksiyonların görülmesine neden olur.

HIV + (pozitif) olmak, kişinin vücudunda İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü’nün bulunması demektir. HIV’in bağışıklık sisteminin zayıflaması ve fırsatçı enfeksiyonlara açık hale gelmesiyle karakterize bir kronik enfeksiyondur. Kişi hiç bir hastalık belirtisi olmaksızın uzun yıllar yaşamına devam edebilir.

AIDS NE ANLAMA GELİR

AIDS (Acquired Immune Deficiency Syndrome) HIV tarafından oluşturulan, Türkçede “Edinsel Bağışıklık Yetmezliği Sendromu” olarak adlandırılan bir hastalıklar tablosudur. Bağışıklık hücrelerinin yüksek düzeyde tahribatı sonucu fırsatçı enfeksiyonların ilerleyerek ciddi hastalık tabloları oluşturması durumudur. Yetersiz bağışıklık sistemi durumlarında ortaya çıkan bakteriyel, viral, mantarlara bağlı ya da protozoal enfeksiyonlara fırsatçı enfeksiyonlar adı verilmektedir. Erken tanı ve gelişen tedavi koşulları ile HIV pozitif kişiler AIDS dönemine geçmeden uzun yıllar yaşayabilmektedir.

NASIL BULAŞIR

HIV, pozitif bireylerle korunmasız cinsel ilişki, enfekte enjektör veya steril edilmemiş cerrahi malzemeler kullanımı, enfekte kan ve kan ürünleri ile bulaşabileceği gibi, HIV pozitif anneden bebeğe gebelik, doğum veya emzirme sırasında da geçebilir.

RİSKLİ GRUPLAR

  • HIV pozitif kişinin partneri olanlar,
  • Korumasız cinsel ilişkiye girenler,
  • Riskli temas öyküsü bulunan kişiler,
  • Damar içi madde bağımlılığı ve ortak enjektör kullanımı olanlar,
  • HIV pozitif gebelerin bebekleri risk altındaki grupları oluşturmaktadır.

BULAŞMADIĞI DURUMLAR

Dokunmak, tokalaşmak ve sarılmakla, gözyaşı, ter ve tükürükle, aynı yerde oturmak ve aynı havayı solumakla, aynı havuzu, tuvaleti saunayı ve duşu paylaşmakla, giysilerin ortak kullanılması ile tabak, çatal, kaşık bıçak ve bardak paylaşmakla, telefon kulaklığı ve kapı tokmağı ile sivrisinek, böcek sokması ve hayvan ısırması ile HIV bulaşmamaktadır.

HIV ENFEKSİYONUNUN SEYİR HARİTASI

Enfeksiyon belli evrelerle seyretmektedir. Virüs vücuda alındıktan 1-6 hafta içerisindeki ilk çoğalma döneminde HIV enfeksiyonuna özgü olmayan ve değişken belirtiler gösteren akut enfeksiyona neden olmaktadır.

6-12 hafta içerisinde HIV’e karşı antikorlar gelişmektedir. Antikorlar hastalığın teşhisi açısından önem taşımaktadır. Antikorlar gelişene kadar geçen sürede, kanda virüs mevcuttur ve hasta bulaştırıcıdır.

Kişide hiçbir belirti ve bulgunun olmadığı 6-13 yıl (ortalama 8-10 yıl) süren Asemptomatik dönemde bulgu yoktur ancak kişi bulaştırıcıdır.

Hastaların ilk kez doktora başvurmalarına neden olan belirtiler Erken Semptomatik Dönemde ortaya çıkar. Bu dönemde HIV enfeksiyonuna özgü testler yapılarak tedaviye başlanmaktadır.

HIV enfeksiyonun son basamağı AIDS dönemidir. Bu dönemde bağışıklık eksikliği iyice belirgin bir hale gelir, fırsatçı enfeksiyonlar veya bazı özel tür kanserler ortaya çıkabilir. Özellikle bu dönemde fırsatçı enfeksiyonların tanısı, tedavisi ve önleyici tedavi önemlidir. İleri evreye gelmiş hastalarda, tedaviye rağmen ortalama 2 yıl içerisinde yeni bir AIDS göstergesi hastalığın ortaya çıkışı engellenememektedir.

TEDAVİSİ

HIV enfeksiyonunda virüsü ortadan kaldıran bir tedavi henüz yoktur ancak virüsün çoğalmasını kontrol eden ilaçlar vardır. Bu ilaçlar, hastalığın kesin tedavisini sağlamamakla birlikte virüsün vücutta çoğalmasını kontrol altına alarak bağışıklık sisteminin zayıflamasını önlemekte ve AIDS tablosunun ortaya çıkışını engellemektedir.

KORUNMA YOLLARI

HIV enfeksiyonu önlenebilir bir hastalıktır ve korunma önlemleri tedaviden daha etkili ve ucuzdur; cinsel yolla bulaş için güvensiz temastan kaçınılmalı, tek eşlilik sağlanmalı ve kondom kullanılmalıdır.

Kan yoluyla bulaş için HIV(-) taraması yapılmış kan ve ürünleri kullanılmalı, steril enjektör ve cerrahi malzemeler tercih edilmeli, ortak enjektör kullanımından kaçınılmalıdır.

HIV pozitif gebeler için uygun tedavi ve takip yapılmalı, doğum sezaryenle planlanmalı, anne ve bebeğe doğum öncesi ve sonrası ilaç tedavisi uygulanmalı ve anne emzirmemelidir.

SİFİLİZ/ FRENGİ

Sifiliz doğru tedavi edilmediği takdirde uzun dönemde çok ciddi komplikasyonlara (istenmeyen sonuçlara) neden olan cinsel yolla bulaşan hastalıklardandır. Hastalık etkeni Treponema pallidum adı verilen bir bakteridir.

Gelişmekte olan ülkelerde hemen her zaman yüksek insidansa sahip olmuştur. Gelişmiş ülkelerde sorun daha çok düşük sosyoekonomik çevrelerde, aktif cinsel yaşamı olan aktif gençler ve genç yetişkinler arasında belirginleşmektedir.

NASIL BULAŞIR

Genellikle cinsel temas ile bulaşır. Daha az oranda kan transfüzyonları, öpüşmek vb. yollar ile bulaşabilir.

Sifiliz kişiden kişiye bakterinin neden olduğu yaralara (şankr) direkt temas ile de bulaşır. Bu yaralar dış genital organlar, vajina, makat, rektum, ağız ve dudaklarda görülebilir. Sifiliz, enfekte anneden doğmamış bebeğine geçebilir. Hastalık kalıtsal değildir.

RİSKLİ GRUPLAR

Korunmasız cinsel ilişki ve birden fazla cinsel eş hastalık riskini çok artırır.
Frengi hastalığının üç evresi bulunmaktadır.

BELİRTİLERİ

Birinci Evre: Enfeksiyondan 10-90 gün sonra (ortalama 21 gün), vücutta şankr adı verilen ağrısız, sert, yuvarlak-oval bir yara oluşur. Yara etkenin giriş yerindedir ve 3-6 hafta içinde kendiliğinden iyileşebilir. Ancak tedavi edilmezse enfeksiyon ikinci evreye geçebilir.

İkinci Evre: Şankrın ortaya çıkmasından 1-6 ay sonra bakterinin tüm vücuda yayılmasıyla ateş, baş ve boğaz ağrısı, kas-eklem ağrıları, halsizlik gibi belirtiler görülür. Deri döküntüleri ve ağızda lezyonlar oluşabilir. Bu evrede sinir, eklem, karaciğer gibi organlar etkilenebilir.

Gizli ve Geç Evre: Belirtiler kaybolur ve enfeksiyon yıllarca vücutta kalabilir. Tedavi edilmeyen vakaların %15’inde, 10-30 yıl sonra ciddi komplikasyonlar gelişebilir. Bu dönemde klinik bulgu olmasa da testlerle enfeksiyon saptanabilir ve hasta bulaştırıcıdır.

Bu dönemdeki bulgular: Kas hareketlerinin koordinasyonunda güçlük, felç, hissizlik, körlük, ruhsal bozukluklar görülebilir.

Sifilizin geç evresinde hastalığa bağlı hasarlar görülür. Bu evredeki hasta bulaştırıcı değildir. Hastalık iç organlarda (kalp, karaciğer, beyin gibi) hasar yaparak ölüme sebebiyet verebilir. Tedavi edilmeyenlerde kalp ve damar tutulumu ve buna bağlı göğüs ağrısı ve infarktüs görülebilir.

Sifilizin her evresinde sinir sistemi tutulabilir ve bu tutulum belirtisiz olabileceği gibi şuur bozukluğu, felçler, yürüme ve denge bozukluğu, bunama, idrar kaçırma, konuşma bozukluğu gibi bulgulara neden olabilir

TANI SÜRECİ

Sifilizin bulaşmasında, enfektif özellik taşıyan şankır, plak müköz ve kondiloma lata lezyonları rol oynamaktadır.

Ayrıca sifiliz, kan yoluyla da bulaşabilirse de günümüzde kanların T. pallidum antikorları yönünden kontrol edilmesi nedeniyle, bu bulaşma yolu önemini kaybetmiştir.

Tanıda, karanlık alan mikroskopisinden söz edilmekle birlikte, kullanım güçlüğü ve kesin tanı koydurmaması nedeniyle, bu yöntem yaygın olarak kullanılmamaktadır.

TEDAVİSİ

Tedavide doğru antibiyotik kullanımı önemlidir ancak tedavi enfeksiyonun neden olduğu hasarları geri çeviremez. Erken evre sifiliz için kısa süreli antibiyotik tedavisi yeterli iken gizli ve geç evre sifilizli hastalarda daha uzun süreli tedaviler uygulanır.

Sifiliz geçirmiş olmak bu hastalığa karşı koruyuculuk sağlamaz. Başarılı ve doğru bir tedavi uygulansa bile tekrar bakterinin alınması ile yeniden hasta olunabilir.

Penisilin bu hastalığın her evresinde başvurulan ilk seçenektir ve genellikle hastalığı başarıyla tedavi etmektedir. Tedaviden sonra hasta, nontreponemal testler olumsuz oluncaya dek, 3-6 aylık aralıklarla izlenmelidir. Testlerin olumsuzlaşması bazen uzun zaman (birkaç yıl) alabileceğinden, bu konuda sabırlı olmak gerekir.

KORUNMA YOLLARI

Sifilizden korunmak için; mutlaka kondom kullanılmalı, şüpheli cinsel ilişkiden kaçınılmalı ve uzun dönemli, tek eşli cinsel ilişkiler tercih edilmelidir.

Genital bölgede yara, akıntı veya kaşıntı gibi belirtiler gözlendiğinde uzman bir hekime danışılmalı ve cinsel ilişkiden kaçınılmalıdır. Sifiliz testi pozitif çıkan anne bebeğini emzirmemelidir.

BEL SOĞUKLUĞU/ GONORE

Gonore cinsel yolla bulaşan yaygın hastalıklardan biridir. Etkeni Neisseria gonorrhoeae olup özellikle üreme sisteminin serviks (rahim ağzı), rahim, tüpler ve üretra (idrar yolları) gibi sıcak ve nemli bölgelerinde kolayca çoğalabilmektedir.

Ayrıca ağız, boğaz, göz ve anüs bölgelerinde de saptanabilmektedir.

NASIL BULAŞIR

Gonore; penis, vajina, ağız ve anüs temasıyla bulaşabilmektedir. Hastalığın anal veya oral yolla da bulaşabilmesi nedeniyle homoseksüel ilişkilerde de taşınması söz konusudur.

Gonore hastaları partnerleri ile birlikte tedavi edilmezse hastalık tekrar bulaşabilmektedir. Ayrıca hastalık; hamile anneden çocuğa vajinal doğum sırasında geçebilmektedir.

Neisseria gonorrhoeae’nin tuvalet kağıdında 3 saat, klozet kenarında ve havluda 24 saate yakın yaşayabildiği de bildirilmiştir.

Gonore kalıtsal bir hastalık değildir.

RİSKLİ GRUPLAR

Cinsel olarak aktif olan herkes gonore olabilir. Gonore enfeksiyonu olan kişinin partneri olanlar, korumasız cinsel teması olanlar, gonoresi olan gebelerin bebekleri risk altındaki grupları oluşturmaktadır.

BELİRTİLERİ

Erkekte, şüpheli cinsel temas sonrası 2-7 gün içinde akut pürülan üretral akıntı ve dizüri şikâyetleri ile üretrit gelişir.

Kadında, mukopürülan servisit, anormal vajinal akıntı, cinsel ilişki sonrası kanama gibi şikâyetlerle ortaya çıkabilir, ancak tablo sıklıkla asemptomatiktir.

N.gonorrhoeae yeni doğanlarda ve nadiren yetişkinlerde konjonktivite de neden olabilir.

Tüm gonokokkal enfeksiyonların yüzde 0,5-1’inde sistemik yayılma olasılığı vardır. Bunun sonucunda artrit, cilt lezyonları, endokardit, menenjit gelişebilir.

Kadınlar ve homoseksüel erkeklerde faringeal ve anorekral enfeksiyonlar nadir değildir.

Erkek genital bölge enfeksiyonlarının yaklaşık yüzde 10’unda hiçbir belirti gözlenmemektedir. Ancak, bazı erkeklerde semptomlar, bulaşma sonrası 2-5 gün içinde belirgin hale gelebilirken bu süre 30 günü de bulabilmektedir.

Puberte öncesi kızlarda cinsel istismara bağlı olarak vulvo vajinit gelişebilir.

Erkekler: Bazı hastalarda semptom görülmemektedir.

  • İdrarda yanma
  • Penisten beyaz, sarı veya yeşil akıntı
  • Testislerin şişmesi ve ağrıması

Kadınlar: Çoğu hastada semptom görülmemektedir.

  • Vajinal akıntıda artma
  • İdrarda yanma ve ağrı
  • Adet dönemleri arasında kanama
  • Kadın genital bölge enfeksiyonlarının yaklaşık yüzde 50’sinde belirti gözlenmemekte veya hafif seyretmektedir. Semptomların gözlendiği vakalarda bile gonore belirgin olarak teşhis edilememektedir. Gonore taşıyan kadınlarda semptomlar gözlenmese de ciddi komplikasyon (yan etki) riskleri bulunmaktadır.
  • Anal bölge enfeksiyonlarında semptom gözlenmeyebilmekte ya da anal kaşıntı, ağrı, kanama ve ağrılı bağırsak hareketleri gibi belirtiler ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca boğaz bölgesindeki enfeksiyonlarda semptom gözlenmezken bazı vakalarda ağrı olabilmektedir.

TEDAVİSİ

Çeşitli antibiyotikler ile gonore başarıyla tedavi edilir.

Fakat ilaçlara dirençli bakteri tiplerinin ortaya çıkışıyla tedaviler güçleşmiştir. Birçok hastada gonore ile klamidya enfeksiyonu birlikte bulunur. Tedavide her ikisine yönelik antibiyotikler birlikte verilir.

Gonoresi olan kişilerin diğer cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar yönünden de araştırılması gerekir. Verilen tedavinin sonuna kadar kullanılması önemlidir. İlaç tedavisi ile enfeksiyon sona erse de oluşan kalıcı hasarlar geçmez.

Gonoresi tedavi edilmiş kişiler enfekte kişilerle temas sonrası tekrar hastalanabilirler. Tedaviye rağmen belirtiler devam ediyorsa kişinin tekrar hekimine başvurması gerekir.

Çocuklarda gonore çeşitli antibiyotikler ile başarıyla tedavi edilir. Fakat ilaçlara dirençli bakteri tiplerinin ortaya çıkışıyla tedaviler güçleşmiştir.

Tedavi edilmeyen gonore, kadınlarda ve erkeklerde çok ciddi sağlık problemlerine yol açabilmektedir.

Kadınlarda genellikle pelvik inflamatuar hastalığa (PID) yol açmaktadır. PID; tüplere zarar veren, infertiliteye (kısırlık) veya dış gebeliğe neden olan bir hastalıktır.

Erkeklerde ise gonore epididimitise neden olmaktadır. Epididimitis; spermleri testislerden üretraya (idrar kanalı) taşıyan epididimis adı verilen organın enfeksiyonu olup tedavi edilmediğinde kısırlığa yol açabilmektedir.

Gonore kan veya eklemlere yayılabilmekte ve hayatı tehdit eden bir hastalık haline gelebilmektedir. Ayrıca gonore hastalığı, hastanın HIV ile enfekte olma olasılığını arttırmaktadır.

KORUNMA YOLLARI

Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmakta en önemli unsur, korunmasız cinsel ilişkiden kaçınmaktır. Ayrıca tek eşlilik önerilmektedir.

Latex kondomlar her seferinde ve doğru olarak kullanıldığında hastalık bulaşma riskini azaltırlar.

Akıntı, idrar yaparken yanma, ağrı veya kızarıklık halinde hemen hekime başvurmalıdır.

Gonore tanı ve tedavisi olan kişinin yakın dönemde cinsel ilişkiye girdiği partnerlerinin de muayene, test ve gerekirse tedavilerinin yapılması gerekir. Böylece bu kişilerde gelişebilecek olası komplikasyonlar engellenebilir ve bunların enfeksiyonu tekrar tekrar bulaştırmaları önlenir. Hastaların tedavi sonuçlanana kadar cinsel ilişkide bulunmamaları gerekir.

KLAMİDYA ENFEKSİYONU

Klamidya gelişmiş ülkelerde cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar arasında en sık görülenidir.

Klamidya enfeksiyonu “chlamydia trachomatis” adı verilen bakterinin sorumlu olduğu cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyondur. Bu bakteri serviks, üretra ve rektumda bulunur. Nadir olmakla beraber klamidya boğaz ve göz dâhil olmak üzere vücudun diğer bölümlerini de etkileyebilir.

RİSKLİ GRUPLAR

En fazla görülen cinsel yolla bulaşan hastalık olduğundan, korunmasız cinsel ilişkisi olan herkes risk altındadır.

NASIL BULAŞIR

Klamidya cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyondur. Hastalık kalıtsal değildir.

BELİRTİLERİ

Klamidya özellikle kadınlar arasında, hiçbir belirti vermeden asemptomatik seyreder.

Tedavi edilmediği takdirde klamidya, kadında kısırlığa kadar giden ciddi sorunlara neden olabilir.

Klamidya belirtileri, genellikle etkene maruz kaldıktan 1 ila 3 hafta sonra görülür ancak çok daha sonra da ortaya çıkabilir.

Klamidya ile enfekte kadınların yüzde 70-75’ i asemptomatiktir. Erkeklerin önemli bir bölümünde hiç bir belirti olmadığı tahmin edilmektedir.

Genelde belirti vermemesine rağmen bazı kadınlarda hafif sarımsı akıntı, idrar yaparken yanma, sık idrara çıkma, vajinal bölgede yanma ve kaşınma, kızarıklık, şişlik, dış genital organlarda yaralar, ilişki esnasında ağrı ve anormal kanama gibi kalmidya enfeksiyonuna özgü olmayan nonspesifik tabir edilen belirtiler görülür.

Erkeklerde ise en sık bulgu penisten akıntı ve idrar yaparken olan yanmadır.

Klamidya servisite neden olabilir. Belirtileri arasında sarımsı bir akıntı, pelvik ağrı, bel ağrısına ve cinsel ilişki sırasında ağrı sayılabilir.

Klamidya enfeksiyonu olan erkeklerde epididimite, üretrite, böbrek sonrunlarına ve infertiliteye neden olabilir.

Klamidya ile enfekte bir gebeden doğum sırasında bebeğe de bulaşabilir.

TEDAVİSİ

Enfeksiyon tanısı konduktan sonra klamidya tedavisi basit ve etkilidir. Tedavide kullanılan antibiyotik tabletler hasta tarafından düzgün ve doğru alınırsa yüzde 95 etkili olabilir kısa bir sürede şifa sağlanabilir.

Eğer hasta bebek istiyorsa yani korunmuyorsa hamile olma olasılığına karşı doktorun haberdar olması önemlidir. Bunlara ek olarak hastanın son 6 ay içindeki cinsel partnerleri de sorgulanıp test edilmeli ve ihtiyaç durumunda tedaviye alınmalıdır.

KORUNMA YOLLARI

Cinsel yolla bulaşan bir hastalık çeşidi olduğu için ilişki sırasında kondom kullanımı esastır.

Kadınların yılda bir kere klamidya için test yaptırması önerilmektedir.

Bu hastalıklar ülkemizde ve dünyada en sık rastlanan cinsel hastalıklardır, bunların dışında, Hepatit B, Mikroplazma enfeksiyonu, Yumuşak Çıban, Donoanoz, Herpes, HPV, Molloskum Kontagiosum ve Trikomanas Vaginalis enfeksiyonu da riskli hastalıklar arasındadır.

DOKTORA BAŞVURULMALI

HPV ve Siğillerin buluşması durumunda bazı hastalar internet üzerinden satılan kremlere yönelmektedir. Bu yanlış bir algıdır. Her hastalığın tedavisi farklıdır ve her siğilin türü de farklıdır.
Uzman doktorların uyguladığı tedavilerin dışında bilinçsizce uygulanan krem ve ilaçlar, hastalığın ilerlemesine sebep olabilir.

Cinsel ilişki sırasında ağrı, yanma batma, idrarda kan görme, idrar sırasında yanma ve batma, akıntı renginde ve yoğunluğunda değişim görüldüğü anda doktora ya da en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r