Antalya Kent Kurulu tarafından 200’ün üzerinde paydaşın katkısıyla hazırlanan ve Mart ayında kamuoyuna sunulan 21. Yüzyılda Antalya Çalıştayı kapsamında düzenlenen “Kentsel Su İdaresi ve Sürdürülebilirlik” oturumu, geçtiğimiz günlerde Kent Kurulu Toplantı Salonu’nda gerçekleştirildi.
Oturum başkanlığını Prof. Dr. İbrahim Atmaca’nın yaptığı toplantının öğlenden sonraki bölümünde, Akdeniz Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nihat Dipova çarpıcı bir sunumla kamuoyunun dikkatini bir kere daha falezlerin kırılgan tabiatına çekti.
GİZLİ TÜNELLER, ASANSÖRLER VE TEHLİKENİN DERİNLEŞEN BOYUTU
“Falezlerin Korunmasından Ne Anlıyoruz?” başlıklı sunumuyla konuşan Prof. Dr. Dipova, özellikle Muratpaşa ilçesi sonları içinde kalan falezlerin ağır yapılaşma tehdidi altında olduğuna dikkat çekti. Antalya’nın simge niteliğindeki kıyı yapılarının, birtakım lüks oteller tarafından direkt kıyıya ulaşımı sağlayan asansörler ve tünellerle delik deşik edildiğini belirtti.
Bu yapıların sır perdesi çoktan aralanmış durumda. Dipova, kelam konusu tünellerin sadece otel müşterilerinin değil, seyahat acentelerinin de tanıtımlarında kullanıldığını, toplumsal medyada fotoğraf ve görüntülerle sıkça paylaşıldığını söz etti. “Bu yapılar artık sır değil; turizm promosyonlarının modülü hâline gelmiş durumda” dedi.
“KAYMALAR VE GÖÇMELER, GERÇEK BİR TEHDİT”
Falezlerin jeolojik yapısına dair değerli bilgiler de paylaşan Prof. Dr. Dipova, bu dik yamaçlarda vakit zaman önemli kaymalar ve göçmeler yaşandığını vurguladı. Asansörler ve tüneller üzere insan müdahalesiyle inşa edilen yapılar bu hareketlilikten nasıl etkilenir? Bu durum insanların güvenliği açısından ne tıp riskler doğurur? Bu soruların şimdi net karşılıklarının olmadığını söz eden Dipova, Kent Kurulu Altyapı Çalışma Kümesi olarak bu bahislerde teknik incelemelere devam ettiklerini belirtti.
“SORUN TABİATTA DEĞİL, İNSAN ELİYLE MÜDAHALEDE”
Prof. Dr. Dipova, falezlerin doğal yapısının binlerce yıllık bir süreçte şekillendiğini, bu nedenle kırılmaların aslında oluşumun doğal bir kesimi olduğunu kaydetti. Ona nazaran temel problem, tabiatın yapısında değil, insanın bu yapıya müdahalesinde yatıyor. Bilhassa ‘Birinci Derece Sit Alanı’ yahut şimdiki tarifiyle ‘Kesin Korunacak Hassas Alan’ statüsündeki bölgelerin bile vakitle muhafaza dışı bırakıldığını hatırlatarak, “Bu doğal mirasın korunmasında temel kırılma, insanın müdahale hududunu aşmasıyla başlıyor” dedi.
“ANTALYA’NIN SİMGESİ, SIRADANLAŞTIRILAMAZ”
Sunumun tahminen de en kritik noktası, falezlerin Antalya’nın sembolik kimliğindeki yeriyle ilgiliydi. Dipova, “Bir gezgin kümesinin tecrübe yaşaması uğruna bu eşsiz doğal yapının ziyan görmesine göz yummamalıyız. Falezler, Konyaaltı Plajı ile birlikte Antalya’nın en bedelli doğal simgelerinden biridir. Süreksiz karlar uğruna kalıcı ziyanlar vermemeliyiz” ifadelerini kullandı.
Bu yapıların yasal olup olmadığına dair net bir bilgiye sahip olmadıklarını belirten Dipova, “Yerel idareler ve ilgili kamu kurumlarının bu mevzuda ellerinde bilgi vardır. Lakin bizim sorunumuz sadece tüzel boyut değil; görsel tesirden jeolojik sürecin kesintiye uğramasına kadar doğal yapıya yönelik tüm risklerin bütüncül biçimde tartışılması gerekiyor” diyerek sürecin şeffaf biçimde kamuoyuyla paylaşılması gerektiğini lisana getirdi.
TURİSTLERİN GÖZÜYLE: “HARİKA ZIMNÎ TÜNELLER”
Tartışmalara mevzu olan tüneller, sırf uzmanların değil turistlerin de dikkatini çekmiş durumda. Bir Endonezyalı turistin seyahat yorumunda, “Otelin falezlerin altına uzanan saklı tüneli şahaneydi. Gün batımını izlemek eşsizdi” sözleri yer aldı. Tekrar bir İngiliz YouTuber, tatil vlogunda otelin falezlere kazılmış tünelinden geçerek kıyıya ulaştığı anlara yer verdi. Lakin bu tecrübelerin gerisinde yatan ekolojik ve yapısal tehditlerin farkında olunup olunmadığı ise farklı bir tartışma konusu.
“TARTIŞMA YENİ BAŞLIYOR”
Falezlerdeki bu yapısal müdahalelerin geleceğiyle ilgili kıymetlendirme ve tekliflerin sırf mühendislik eksenli kalmaması gerektiğini söz eden Prof. Dr. Dipova, sürece kamuoyunun, sivil toplumun ve mahallî idarelerin de faal iştirak göstermesi gerektiğini belirtti:
Antalya’nın doğal simgeleri sırf bugünün değil, gelecek nesillerin da hakkıdır. Bu nedenle Kent Kurulu, bu hususta tartışmayı büyütmeli, sahiplenmeli ve yönlendirmelidir.
News
